3 Kasım 2013 Pazar
Evime gelen misafir erkek ile odamda başbaşa sikişim
Geçtiğimiz Ağustos ayında sıcak bir öğle üzeriydi, karşıdan esen
sıcak meltem saçlarımı savuruyor, az ilerimdeki inşaatın önündeki
kum tepeciğinden aldığı kum tanelerini gözümün içine
serpiştiriyordu. Bende bir yandan caddeden karşıya geçmeye
çalışırken bir yandan da kum yüzünden yanan gözlerimi
ovuşturuyordum. Sonra birdenbire sanki kafama balyozla şiddetle
vurmuşlar gibi bir algılamanın ardından her şey bir anda etrafımda
döndü ve adeta kuştüyü bir yatağın üzerine düşüyormuşum gibi garip
bir hisle kaldırıma düştüm.
Yanağım sert kaldırıma yapışmış şekilde bir ara gözlerimi
araladığımda beyaz bir kadın ayakkabısının burnumun dibine kadar
girdiğini fark ettim. Size enteresan gelecek ama o vaziyetteyken
yanıma gelen kadının parfüm kokusunu algılıyor, hatta parfümünün
markası hakkında kafamda düşünceler bile oluşuyordu… Sonra
etrafımda koşuşmalar ve sesli konuşmalar duydum… En son
hissettiğim şey ise bir arabanın içinin boğucu sıcaklığıydı.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, gözlerimi açtığımda ilk
gördüğüm şey tepemde yuvarlak beyaz bir avizenin üzerinde çiftleşen
iki tane kara sinekti. Sırtüstü yattığım yerden kafamı kaldırıp
etrafa göz attığımda ise bir hastane odasında olduğumu fark ettim.
Kafamdan çeşitli düşünceler geçiyor, buraya nasıl geldiğimi
hatırlamaya çalışıyordum ki odanın kapısı sessizce açıldı. Ve
içeriye bir afet-i devran girdi ki, benim babayiğit hasta halimizi
umursamadan yerini yadırgayıp şöyle bir kafasını kaldırdı.
Kadın, 30-35 yaşlarında, sarı saçlı, yeşil gözlü, memeleri
üzerindeki daracık body’sini delip geçecekmiş gibi duran balık etli
mükemmel bir varlıktı. Bana: “Geçmiş olsun Metin bey, kendinizi
nasıl hissediyorsunuz?” derken bir yandan acıklı acıklı gözlerimin
içine bakıyor bir yandan üzerimdeki nevresimi düzeltmeye
çalışıyordu. Belliki cebimdeki kimliğimi buldular diye düşündüm.
Fakat bu güzel kadının hemşire olmadığı kılığından kıyafetinden her
şeyinden belliydi. Ben yinede ihtiyatlı davranarak “Doktor musunuz
acaba?” diye sorunca, yüzünde şeker çalan küçük çocukların takındığı
masum bir ifadeyle “Hayır.” diye cevap verdi ve açıklama yapmaya
devam etti: ‘Bir yere acil yetişmesi gerektiği için arabasıyla biraz
hızlı gittiğini, aniden karşısına ben çıkınca fren yaptığını ama
bana vurmaktan kurtulamadığını, hastane masraflarını peşin
ödediğini, hiçbir yerimde kırık çıkık olmadığını, ertesi gün taburcu
olabileceğimi’ uzun uzun anlattı.
Demek ki kaldırımda yatarken beyaz ayakkabısını gördüğüm bu kadındı.
İlerleyen saatlerde ise sohbetimiz büsbütün koyulaştı, ‘Adının Aysun
olduğunu, bir ithalat firmasının ortağı olduğunu, 12 yıllık
evlilikten sonra eşinden geçen yıl boşandığını, hiç çocukları
olmadığını, ama sorunun kocasından kaynaklandığını, eski vekillerden
olan babasının miras biraktığı büyük bir evde, kendisi gibi yeni
boşanan çocukluk arkadaşı bir bayanla birlikte yaşadığını…’
söyledi.
O anda aklıma, bana arabasıyla vuran bu güzel kadına, bir oyun
oynamak geldi. (30 yıldır İstanbul’da yaşamama rağmen) O’na ‘Aslen
İzmirli olduğumu, İstanbul’a iş için geldiğimi, İstanbul’da hiç
akrabam olmadığını, bana arabasıyla vurduğu gün İzmir’e gitmek için
hazırlandığımı ama bu talihsiz kazanın gerçekleştiğini’ söyledim.
Bana ‘Bu vaziyette İzmir’e gidip gidemeyeceğimi’ sorduğunda, “Hayır,
imkansız… gidemem. Ayakta duracak halim yok, birkaç gün bir otelde
dinlenirim herhalde…” diye cevap verince, beklediğim tepkiyi verdi
ve bana “İstersen benim evde birkaç gün kalabilirsin. Ev çok büyük,
bir sürü odası var.” dedi. Tabi bu teklife balıklama atlamak bana
yakışmazdı, biraz nazdan tuzdan sonra razı oldum.
Ertesi gün Aysun hastanedeki odama, beni evine götürmek için
geldiğinde, yanında birlikte yaşadığı dul arkadaşı Nihal’i de
getirmişti. Aman tanrım o ne güzellikti… Aysun kadar iri memeleri
olmasa da, mükemmel güzelliğe sahip bir poposu vardı. Angelina
Jolly’e benzeyen yüzüne kısa siyah saçları o kadar yakışmıştı ki,
gözlerimi alamıyordum. Yarım saat sonra, iki güzel kadın birer
koluma girip beni hastane koridorundan geçirirken, insanların
kıskanç bakışları adeta beni delik deşik ediyordu.
Aysun’un kullandığı lüx arabayla, yaklaşık 45 dakikalık bir
yolculuktan sonra, büyük bir demir kapı ve güzel bir bahçenin
çevrelediği, eski konak biçimli, triplex bir yapının önüne geldik.
İki fıstık hemen odamı hazırlayıp yatağımı yaptılar. Ve dikkatlice
beni yatağıma yatırdılar. Benim telefonum kazada kırıldığından,
gerektiğinde onları çağırabileyim diye, Aysun kendi cep telefonunu
başucuma koydu. O andan itibaren tek düşündüğüm şey, bu yavruları
nasıl sikebileceğimdi… Hastalığımı falan unutmuş, bütün benliğimi
dayanılmaz bir sex arzusu kaplamıştı. Eve geldiğim gün vukuatsız
geçti, üzerime o kadar düşüyorlardı ki akşam yemeğimi bile yatağıma
kadar getirmişlerdi.
Ertesi sabah ikisi de işlerine gidip evde yalnız kaldığımda, akşama
kadar, bu yavruları nasıl edipte sikebileceğimi düşünüp kafa
patlattım. Ama sonunda dahiyane bir plan yapmaya muvaffak oldum.
Onlar gelmeden hemen üzerimi giyinip bir CD dükkanından Takashi
Miike’nin ‘Cevapsız Arama’ isimli filmini satın aldım. Ardından
Aysun’un telefonuna kendi kartımı takıp, yakın bir arkadaşımı
aradım. Ona Aysun ve Nihal’in cep telefon numaralarını vererek,
‘Akşam saat 22:00′den sonra, her 45 dakikada bir, bu numaraları
aramasını, kaba değil ama ürkütücü kelimeler kullanarak, telefona
çıkanları korkutmasını…’ tembihledim. Geriye bir tek seksi
dullar’ın eve gelmelerini beklemek kalıyordu.
Aysun ve Nihal akşam 20:00 gibi geldiler. Hemen yanıma gelip halimi
hatırımı sorduktan sonra, ‘Duş alıp, yemek hazırlayacaklarını’
söylediler. Beni de salonda bir kanepeye alarak, “Televizyon
seyredersin…” dediler. “Sizde VCD Player varmı?” diye sorduğumda
“Evet, var.” cevabını alınca, derin bir oh çektim. Onların duş
almaları, yemek hazırlamaları ve yemek yememizin ardından saat 21:30
olmuştu. Elimi çabuk tutmalıyım diye düşündüm ve hanımlara ‘Bu gün
evde çok bunaldığımı, biraz evin bahçesine çıktığımı, seyyar bir VCD
satıcısı gördüğümü ve seyretmek için bir film satın aldığımı, ama
sonra birlikte seyrederiz diye vazgeçip akşamı beklediğimi’
söyledim.
Bunun üzerine Aysun elimdeki filmi alıp VCD Player’e taktı.
Arkadaşım her an telefonlardan birini arayabileceği için filmin
başındaki reklamları seyredecek vakit yoktu. Hemen kalkıp VCD’yi
ileri sardım ve film başladı. Daha önce filmi seyrettiğim için,
filme değil, hanımların filme verdiği tepkilere dikkat ediyordum.
İkiside tam filmin etkisine girmişlerdi ki Nihal’in telefonu çaldı.
Telefonda neler konuşulduğunu bilmiyordum ama Nihal’in yüzü şekilden
şekle giriyordu. Ben ‘Neler olduğunu, neden endişelendiğini…’
sorunca, “Sapığın biridir mutlaka, önemli değil!” diye cevap verdi
ve tekrar filme geri döndük.
Yarım saat sonra bu kezde Aysun’un telefonu çaldı. Aynı endişe ve
korkuyu Aysun’un yüzünde de görünce, planımın iyi işlediğini
anlamıştım. Aysun ve Nihal’e ‘Telefonlarını kapatmalarını’
söylediğimde, ‘Bütün eş dost akraba ve iş bağlantılarının bu
telefonların ucunda olduğunu, kapatamayacaklarını’ söylediklerinde,
bende yangına körükle gidip “Haklısınız, her şey olabilir, dünya ile
bağlantıyı kesmemek gerek…” deyiverdim. Film bittiğinde saat 24:00
civarıydı ve sexy dullar’ın yüzlerindeki endişeyide görebiliyordum.
Sabah yine işe gitmeleri gerektiği için, fazla sohbet edemeden,
ikisi de yatmak istediklerini söyleyip odalarına gittiler.
Tabi bu arada telefonlara gelen çağrılar devam ediyordu. Ardından
ben de odama çekilip üzerimde ne var ne yok çıkartarak, çırılçıplak
yatağıma yatıp olacakları beklemeye başladım. Aradan 45 dakika
geçmişti ki, Aysun ve Nihal birlikte odamın kapısını çaldılar.
‘Telefonların devam ettiğini, ikisininde ayrı odaları olduğunu, önce
birlikte yatmaya karar verdiklerini ama yinede korktuklarını, bu
yüzden odama geldiklerini’ söylediklerinde neredeyse sevinçten
uçacaktım. Onlara ‘Bu gece aynı odada kalabileceğimizi, ben varken
hiçbirşeyden korkmamalarını’ iyice empoze ederken, odada başka
yatacak yer olmadığı için ikisinide yatağa davet edip, ‘Bu gece
yanımda emniyetle yatabileceklerini, çekinmelerine gerek olmadığını’
söyledim.
İki kadın, benim çıplak olduğumu fark etmeden, geldiler ve iki
yanıma yattılar. Biraz sohbetten sonra ikisi de bana arkasını dönüp
uyumaya koyuldu. Ama kıpırdanmalarından uyumakta zorlandıklarını
anlayabiliyordum. Bana ilk yüzünü dönen Aysun oldu. Bende ona yüzümü
döndüğümde, nefeslerimiz birbirine karışacak kadar yakınlaşmış, loş
ışıkta birbirimizin gözlerine bakıyorduk.
Bir süre bu şekilde bakıştıktan sonra, ben yorganın altından yavaşca
Aysunun elini tutup önce göğsüme koydum. Oradan yavaş yavaş aşağıya
sikime doğru götürdüm. Demir gibi olmuş dimdik sikime eli değince
biraz tedirgin olup geri çekmek istedi. Elini bileğinden kuvvetlice
tuttuğum için kurtulamadı ve daha fazla direnmedi. Minicik, yumuşak
elini taşaklarıma kadar indirdim. O’da daha fazla dayanamamış olacak
ki, kendini koyverdi ve hırsla taşaklarımı avuçlamaya, sikimi
sıvazlamaya başladı. Kocaman olmuş yarağımın ucundan sızan zevk
sıvılarının Aysun’un eline bulaştığını hissedebiliyordum.
Sikimin okşanması beni deliye çevirmişti. Hemen Aysun’un güzel
dudaklarına yumulup derin Fransız öpücükleri kondurmaya başladım.
Azgınlar gibi öpüşürken bir yandan da iri memelerini avuçluyor,
ucunu parmaklarımla sertleştiriyordum. Diğer tarafımızda Nihal
hiçbirşey olmamış gibi bize arkasını dönmüş yatıyordu. Ama onunda
uyanık olduğundan emindim. Aysun’un dudaklarından yavaş yavaş
boynuna, oradan iri memelerine inip yalamaya başladım. Memelerinin
misket gibi olmuş tatlı uçlarını akide şekeri gibi ağzımda eritiyor
onu zevkten inletiyor ve kıvrandırıyordum.
Yavaşca daha aşağılara… göbeğine, oradan tatlı amına indim.
Aysun’un balkutusu zevk sıvılarıyla sırılsıklam olmuş, alev alev
yanıyordu. Daha fazla engel olmaması için kalçalarına kadar
indirdiğim mis kokulu külotunu, bir hamlede hoyratça çekip en ince
yerinden koparttım. Artık Aysun’un kadın kokan tatlı amcığı ve çiçek
gibi göt deliği dilime amade idi. Dilimi bir amına bir götüne
sokuyordum, ağzıma burnuma Aysun’un zevk sıvıları bulaşıyordu, bende
onları zevkle yutuyordum.
Ben Aysun’un amını götünü dillerken, yanıbaşımda arkası bize dönük
yatan Nihal’in sol kolunun ritmik hareketler yaptığını fark ettim.
Tam olarak, yorganın altında ne yaptığını göremiyordum ama tahminim
doğruysa harika olacaktı. Aysun’un zevkten vıcık vıcık olmuş amını
yalarken, sanki yanlışlıkla olmuş gibi, elimi Nihal’in ön tarafına
doğru kaydırdığımda, elinin eşofmanının içinde olduğunu, O’nun da
gizlice amını parmakladığını fark ettim. Dilimi Aysun’un amından
çekerek, Nihal’i nazikçe sırtüstü çevirip bir hamlede eşofmanıyla
birlikte külotunu aşağı indirdim ve O’nun da zevkten sırılsıklam
olmuş amını yalamaya başladım. Bir yandan parmağımla Aysun’un göt
deliğine masaj yapıyor, bir yandan da Nihal’in buram buram sex kokan
tatlı amını dilimle mest ediyordum…
İki azgın dul’un uzun zamandır yarağa hasret kaldıkları her
hallerinden belliydi. İkisi de zevkten deliye dönmüş, tatlı tatlı
inliyor, kalın ve damarlı yarağımı amlarına bir an önce sokmam için
telepatik olarak yalvarıyorlardı. Sikimin tadına ilk Aysun’a
baktırmaya karar vererek, Nihali bırakıp Aysun’un bacak arasına
geçtim. Kazık gibi olmuş kocaman sikimi amının dudakları arasında
biraz gezdirdikten sonra sırılsıklam amcığına birden kökledim.
Aysun’un derin bir “Ohhh…” çekip başını geriye atmasıyla beni
belimden sıkıca yakalaması bir oldu. Yarağımı her kökleyişimde
“Nihayet… nihayet…” diye çığlıklar atıyor, ateş gibi amcığıyla,
koca sikimi, boşluk bırakmadan kavrıyordu.
Bu arada Nihal dizlerinin üzerinde doğrulmuş, ben Aysunu sikerken,
O’da boynumu ve kulağımı yalıyor, tatlı nefesiyle beni deliye
çeviriyordu.
Az sonra Aysun sikimin altında sarsıla sarsıla boşalırken,
“Kocammm… canım kocacığımmm…” diye, yüksek sesle çığlıklar
atıyor, sanki sikimi amının içinde kırıp oradan hiç çıkarmak
istemiyorcasına sert hareketler yapıyordu. Nihayet orgazm olup
sakinleştiğini fark edince, zevk sıvılarına bulanmış sikimi Aysunun
amından çekip, Nihal’i saçlarından tutarak yarağıma doğru
yaklaştırdım. Nihal yarağımı sanki yüksek devirli bir elektrik
süpürgesi gibi emiyor, ağzına her sokuşunda sanki içimden bir şeyler
kopuyormuş hissi veriyordu…
Azgın dul Nihal’i yaraktan daha fazla mahrum etmeye hakkım
olmadığını düşünüp, arkasını çevirip domalttım. Amının zevkten
kabarmış dudakları, arkasından taşak gibi çıkmış, içine girmesi için
adeta sikime yalvarıyordu. Karşımdaki arzulu ve sikilmeye hazır
amcığı daha fazla bekletmedim. Zevkten kazık gibi dikelip, kafası
kadın yumruğu gibi kocaman olmuş yarağımı Nihal’in uzun zamandır
yarak girmeyen amına dayayıp, taşaklarıma kadar kökledim. Nihal
zevkten adeta kudurmuş, ben amına kökledikçe kafasını sağa sola
sallıyor, bir eliyle de aşağıdan taşaklarımı avuçlamış canımı
acıtıyordu. Az sonra Nihal de kalın yarağımın verdiği sonsuz hazza
boyun eğip çığlıklar atarak boşalıp rahatladı…
Ama benim azman, azgın dullar’ı sikmeye doymuyordu. Bu kez Nihal’i
bırakıp tekrar Aysun’a döndüm. O’nu yüzükoyun yatırıp göbeğinin
altına iki tane de yastık koyarak poposunu yükseltince, kara incisi
bütün ihtişamıyla hizmetime girdi. Hemen eğilip misler gibi göt
deliğini dilimle yumuşatıp yarağıma hazırlamaya başladım. Göt
deliğinin iyice yumuşayıp kendini bıraktığından emin olduktan sonra,
hala sikmeye doymayan yarağımı muhteşem kara incisine dayayıp
yavaşca kafasını içeri soktum… Azgın dul, sikimi götünden çıkarmam
için yalvarıyor, acıyla karışık zevk çığlıkları atıyordu. O’nun
çığlıklarına aldırmayıp sikimi köküne kadar götüne soktum. Gidip
geldikçe deliğini kasmayı bırakıp, kızışmış azgın bir kısrak gibi
altımda dans etmeye başladı…
Ben Aysun’un götünü sikerken Nihal de boş durmuyordu. Arkama geçmiş
popomu yalıyor, küçük ısırıklar atarak beni kudurtuyordu. Anladım ki
daha yarağa doymamıştı esmer güzeli azgın dul. Bir yandan Aysun’un
daracık götünü sikerken bir yandan elimi arkaya atıp Nihal’in kısa
saçlarını yakaladım ve kendime çekip alev gibi yanan dolgun
dudaklarını emmeye başladım. Sonra bacakları arasına Aysun’un sırtı
gelecek şekilde, önümde domaltıp, O’nun da göt deliğini doya doya
yalamaya, sikim için ideal duruma getirmeye başladım. Göt deliğine
her darbe atışımda poposunu yüzüme daha çok bastırıyor, amından
sızan zevk sıvılarını çeneme bulaştırıyordu. Ben de zaman zaman
dilimi götünden çekip salgıladığı sıvıları zevkle yalayıp
yutuyordum.
Aysun’un orgazm olduğunu, artık poposunu altımda yılan gibi
kıvrandırmamasından anladım. Ve sikimi, vantuz gibi kavrayan sıcak
götünden çekip, onun sırtında bana domalmış duran Nihal’in götüne
dayadım. Yarağımı, Nihal’in daracık ama istekli götüne, yavaş yavaş
sokarken, Aysun gibi çıkarmam için yalvarmıyor, aksine daha da
köklemem için poposunu sikime doğru bastırıyordu. Nihal’in güzel
götünü Aysun’un sırtında yarım saat kadar siktikten sonra, artık
takatımın kalmadığını, döllerimin dışarı çıkmak için sikimin
sınırlarını zorladığını hissedince, kendimi orgazm olmaya
şartlandırdım.
Nihalin sıcacık ve dar götünü biraz daha siktikten sonra, sikimi
çıkarıp, Nihal’i ve Aysun’u yan yana sırtüstü yatırarak, ben de
üzerlerinde ayağa kalktım. Patlamak üzere olan sikimi birkaç saniye
elimle sıvazladıktan sonra yarağımın kafasını, yan yana yatan Aysun
ve Nihal’in yüzüne doğru eğerek şiddetle boşaldım. Spermlerim
sikimin ucundan öyle tazyikli ve bol çıkıyorlardı ki, döllerimi
azgın dullar’ın yüzüne itfaiye hortumuyla fışkırtır gibi
fışkırtıyordum… Onlar da zevkle döllerimi yalayıp yutuyor, şifalı
bir iksir gibi elleriyle memelerine ve yüzlerine sürüyorlardı…
Birlikte yaşadığımız bu mükemmel hazzın ardından, azgın dullar’ın
ortalarına uzanıp, iki koluma da onları yatırdım. Bir yandan
saçlarını öpüp kokluyor, bir yandan da en baştan beri planladığım
muzipliklerimi anlatıyordum. Her ikisinden de tek kelime tepki
almayınca bu maceranın onların da çok hoşuna gittiğini sezinleyerek
rahat bir nefes alıp rahatladım. Azgın dullar’ın beni
affettiklerinin en bariz ispatı da, ertesi gün ikisinin de işe
gitmeyip seks partimize kaldığımız yerden devam etmemizdi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder